KARACA MAĞARASI

     GALERİ

Şu ana kadar hiç konuşmadım ve yorum yapmadım. Belki de elimdeki belgelerle aşağıda yazdıklarımı her zaman kanıtlayacağımı bildiğin ve kendime olan öz güvenimdendir. İnsan olarak her zaman daha iyiyi yapmak gayretim inanıyorum ki beni mahcup etmeyecektir.

Son yıllarda yöremiz insanının ve hatta dış şehirlerden gelen ve yabancıların da zaman zaman ziyaret ettiği yeni bir Turizm potansiyelimiz var. Karaca mağarası.

Mağaranın, güzelliğinden ve yapısından bahsetmeye gerek yok, çünkü Karaca mağarası şayet doğru, emin ellerde olursa mutlaka Turizmde hakettiği yeri alacaktır. Benim anlatmak istediğim herkesin kafasında soru işareti bırakan, bu mağaranın kim tarafından ve ne şekilde bulunduğunun açıklamasıdır. Çünkü bu konuda o kadar çok asılsız rivayetler üretildi, haksız paylaşmalar ortaya çıktı ki, bazen ben bile bu mağaranın kendim tarafından bulunduğunun şüphelerini yaşıyorum.

Bazı örnekler vereyim; Karaca mağarasını ziyarete gelen insanlar mağaranın çoban tarafından bulunduğunu söylüyorlar. TRT 1de Karaca mağaranı belgeselinde de yine aynı izah yapıldı, bazıları Karaca mağarasına keçinin kaçtığını ve öyle ortaya çıktığını söylüyorlar, bazıları tavşan girdi, bazıları da başka hikâyeler uyduruyor.

Bu kadar saflık olmaz. Ben insanımızın bu kadar saflığını iyi niyetine yoruyorum. Yoksa bu mağarayı ziyarete gelmiş nice mantıklı insanlar var onlar neden bu yorumlara inanmıyorlar. Çünkü biliyorlar ki, madem burası bir çoban tarafından bulundu, bu çoban ne oldu, nerelere gitti ( yörenin insanı olduğum için yazıyorum son 15 yıldan beri köyümde çoban yok, ayrıca toplasanız 10 tane inek bulamazsınız, hayvancılık hiç yok), ayrıca madeni çoban buldu, bendeki bütün mevcut belgelerle TRT radyo konuşmalarım, video çekimlerim, fotoğraflarım ile hodri meydan diyorum. Yinede bu ifade bana diğer açıklamalara göre biraz daha mantıklı geliyor.

Ya bazıları; bazı insanlar kendi insanlıklarından bıkmışlar, bu mağarayı bir keçiye mal etmeye çalışıyor. Bazıları tavşana vs. inanın bunlara kargalar bile güler, bırakın insanları. Yukarıda da belirttiğim gibi insanlarımız ne kadar yüzeysel ne kadar düşünmeden konuşuyorlar, fikir yürütüyorlar. Allah insanlara akıl vererek, diğer çatılılardan ayırt etmiş, bazıları hala bunun faikında değil.

Peki o zaman bu Karaca mağarası nasıl ve kim tarafından bulundu?

Karaca mağarası çok eskiden beri yöre insanı tarafından bilinen, özellikle yaşlıların zaman zaman bahsettiği bir yer idi. Ancak hiç kimse bu mağaranın önemini bilmiyordu. Belki de Jeoloji okumasaydım bende bilemeyecektim. Merak ve ilgi üzerine yakın arkadaşlarımızla 1983 yalında bu mağaraya gittik. Mağaranın girişi zayıf bir insan girebilecek kadar dar, eğimli ( 60° ) ve ıslak, çamurlu idi. 6-7 metre arka arkaya süren sürünmeden sonra mağaraya girebiliyorduk. İçeriye girdikten sonra gördüğümüz güzellik beni çok etkiledi. 0 an sanki başka bir dünyada kaybolmuş gibi hissettim. Her yer ışıl ışıl ve rengârenkti. Üstelik elimizde sadece el feneri ve lüküsler vardı. 0 gün sadece yüzeysel olarak gezdik ve dışarı çıktık. Kısa bir süre sonra tekrar arkadaşlarımla birlikte mağaraya gittim.

Bu sefer en son ve en uç noktasını bulmak istiyordum ama malzeme eksikliği ve yoğun ışıksızlıktan dolayı dışarı çıktık. Tabi içeride acaba ne olur diye tüfeğimi de yanıma almıştım. 1985 yılında yurt dışına gitmiştim. Orada bu mağara ile ilgili çektiğim bazı fotoğraflar ile yöre kiliselerinin fresklerinin fotoğrafları vardı. Hep kendimizi yabancılara anlatamadığımızı, oysa o insanlar ile aramızda, yer, zemin, mekân yakınlıklarımız olduğunu belirtmek isterdim, İşte bu fotoğraflarımı hem Rum, hem de İngiliz arkadaşlarıma göstermiştim ve hepsi çok beğenmişti.

1986 yılı sonunda Türkiye'ye geri döndüm ve Karaca mağarasını açığa çıkarmaya tanıtmaya karar verdim, önce mağaraya gittim, her köşesini işice gezdim sonra KTÜ' ye okula geldim ve hocalarıma mağaradan bahsettim. Başta ilgi gösterdiklerini söyleyemem. Bende tekrar öğrenci arkadaşlarımla birlikte mağaraya gittim, çift kaset çalarım ve İngiltere'den getirdiğim amatör kameramla çekimlerini yaptım. Sonra tekrar okula gittim hocalarımı paleontoloji laboratuarında topladım ve kaseti hepsine izlettirdim. İnanın hepsi çok beğendi. Sonra hemen bir ekip oluşturduk ve mağaraya gittik. Kulakları çınlasın Dr, Bülent YALÇINALP hocam mağaraya girememişti. Mağaraya girince» hocalarımın hepsinin ağzı açık kaldı. Hepsi gözlerine ve gördüklerine inanamadılar. Derken konu ve olay boyut kazandı. Her gördüğüme çektiğim filmi izlettiriyor, her gördüğüme anlatıyordum. Tanıdığım akrabaların iş yerlerine ve bürolarına mağaranın, fotoğraflarını astırmıştım. Artık Karaca mağarası gündeme giriyordu. Sonra bir dizi idari, akademik çalışmalar başladı ve 1989-1990 yıllarında tam 1 yıl harcayarak Karaca mağarasının adını verdiğim, oluşumunu, yaşını o yörenin kayaç yapısını, litolojik dizilimini, madenlerini, sularını, tespit ettiğim 30 Km² 'lik bitirme çalışmamı tamamladım, yani Karaca mağarasını birde bilimsel anlamda çalışmıştım. Annem bir çok kez mağaraya çeşitli sebeplerle gelen insanlara hizmet etti, çamurlu montlarını, çizmelerini yıkadı. Bu yazımda da kendisine çok teşekkür ederim. Şimdi insanlar kalkmış bu mağarayı biz bulduk, yok şu oldu bu buldu diyorlar. Bakın basit bir örnek size. Eğer emin olmak isteyen varsa, Karaca mağarasına gitsin tavanda Allah yazan bir bölüm var tam onun altına merdiven bitimindeki sahanlığa, baksın, 'dikkatlice baksın çünkü ben oraya KTÜ 1987 diye kazımıştım. Üzerinden 9 yıl geçti, damlama neticesinde buzumsu bir yapı oluştu. Eğer yeni yazılmış bir yazı olsa hemen belli olur. Birde şu anda mağaranın kuzeybatı tarafında, kubbeli göbektaşlı bir bölme var, henüz ziyarete açılmamış orada bir köşede benim diktiğim bir dikit var. Bir kol kalınlığında, kırıktı yere yerleştirdim, diktim, gerekirse onu da noter huzurunda belgeler, gösteririm.

Bununla beraber 1987 yılında video çekimlerim ( mağaranın ağzı açılmadan) TRT 1 radyo konuşması ( günaydın programı ), fotoğraflar, bütün bunlar elimde varken insanlar neden doğruyu aramıyor anlamıyorum, İşte Karaca mağarasının bulunup, bulunmaktan daha çok, tanıtılıp ortaya çıkarılmasının öyküsü. Bu konuda benim diyen herkese hodri meydan diyorum, dokunacağımız çok yerler var çalacağımız çok kapılar, bizi görmezlikten gelenlere de izahlarımız olacak, eğer ben hiç yorum yapmadı isem onu kendi edebi terbiyeme sayıyorum. Ama bazıları edebi terbiyenin sınırını aşmamızı istiyorlar, bizler o şekilde davranamayız. Ancak yazdığımız bu yazılar ile de gerekli cevabı verdiğimizi zannediyorum.

Şükrü ERÜZ, 22.10.1996 tarihli yazısı

Karaca mağarası fotoğraf galerisine gitmek için tıklayınız
Gümüşhane fotoğraf galerisine gitmek için tıklayınız
   

Karacamagarasi.com Gülnet tarafından tasarlanmış ve yayınlanmaktadır